28 Ekim 2010 Perşembe

bir bölü iki





"bir, ikinin yarısı değildir; ikidir birin iki yarısı..."
                                                     
                                                   e.e.cummings

21 Ekim 2010 Perşembe

Hayal Etmeyi Biliyor musun?


Çocuk, bahçedeki elma ağacına tırmanıp hayallere dalarmış. Gün boyu inmezmiş ağaçtan aşağı; kimi geceler dallarda sabahlarmış. Sonunda, bu gidişata dayanamayan aile büyükleri kesivermiş ağacı. Çocuk elma ağacından geriye kalan çukurun içine girip ağacın orada olduğunu hayal etmiş. Sulu sulu, kütür kütür elmalar yemiş.
Görmeden bilebilir, gitmeden varabilir, dokunmadan hissedebilirsin, eğer hayal etmeyi biliyorsan...
                                                                                                          Mahrem-Elif Şafak
                                                                                                                                                                                                                                            

14 Ekim 2010 Perşembe

Yalnız Kuşun Şarkısı...


yalnızlık, o benim kırılgan yanım
içinden kederli bir şarkı söyler
saklar avuturum onu bir yürek genişliğinde
ve o hep kanatlanmak ister

ulaşamadığı bir yer var, işte
en sevdiklerinin ve seni en çok sevenlerin bile
oraya dayayıp, iyice açtığında kulaklarını
Issız şarkısını duyabilirsin
ve kanat çırpışlarını

yağmalamasın acımasız ve kibirli ruhlar diye
ben kahkahalarımla sakladım onu
kalbimde tel bir kafes var ama
bir tünel kazılmakta
derinlere doğru...

13 Ekim 2010 Çarşamba

Tanrım, beni yavaşlat...

Tanrım, beni yavaşlat... 
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir 
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele 
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver


M.Ö. 2000 yılında yazılan Hitit duvar yazısı

5 Ekim 2010 Salı





Eylülde mavi bir gündü
Genç bir erik ağacının altında sessiz
Sardım onu, solgun bir aşktı
Kollarımda tatlı bir düş
Ve üstümüzde güzel yaz göğü
Bir bulut vardı uzakta
... öylesine yukarda
Sonra baktım, sanki hiç yoktu
...
O bulut yalnızca bir dakika göründü
Başımı kaldırdığımda uçup gitmişti...

Bertolt Brecht

4 Ekim 2010 Pazartesi

Daha Büyük Deniz...

Ruhumla birlikte büyük denize yüzmeye gittik. Ve kıyıya vardığımızda gözden uzak ve sakin bir plaj aradık.
Fakat yürürken gri bir kayanın üstünde oturmuş ve bir torbadan fiske fiske tuz alıp denize atan bir adam gördük.
“Bu kötümser bir insan,” dedi ruhum, “Bu plajdan gidelim. Burada denize giremeyiz.”
Bir koya varana kadar yürüdük. Orada beyaz bir kayanın üstünde dikilmiş, elindeki süslü bir kutudan şeker alıp denize fırlatan bir adam gördük.
“Bu da iyimser bir insan,” dedi ruhum. “Bu da çıplak bedenlerimizi görmemeli.”
Daha ileriye yürüdük. Ve bir plajda ölü balıkları toplayıp duyarlılıkla denize geri atan bir adam gördük.
“Ve bunun önünde de denize giremeyiz,” dedi ruhum. “Bu iyiliksever bir insan.”
Ve onu da geçtik.
Sonra kuma kendi gölgesini çizen bir adamın olduğu bir plaja geldik. Büyük dalgalar gelip izi sildi. Fakat adam tekrar ve tekrar çizdi.
“Bu gizemli bir adam,” dedi ruhum. “Yanından uzaklaşalım.”
Ve köpükleri kürekle alıp mermer bir kaseye koyan bir adamı gördüğümüz sakin bir koya gelene kadar yürüdük.
“Bu bir idealist,” dedi ruhum. “Kuşkusuz bu da çıplaklığımızı görmemeli.”
Ve yürüdük. Birden, “Bu deniz. Bu derin deniz. Bu engin ve güçlü deniz,” diye haykıran bir ses işittik. Ve sesin kaynağına vardığımızda, bunun sırtını denize dönmüş ve kulağına bir deniz kabuğunu dayayıp onun mırıltısını dinleyen bir adam olduğunu gördük. Ve ruhum dedi ki, “Buradan gidelim. Bu gerçekçi birisi, anlayamadığı bütüne sırtını çevirir ve onun bir parçasıyla uğraşır.”
Böylece oradan da uzaklaştık. Ve kayalar arasında kötü otların bittiği bir yerde başını kuma gömmüş bir adam gördük. Ve ruhuma, “Burada denize girebiliriz, nasıl olsa bizi göremez,” dedim.
“Yo,” dedi ruhum, “çünkü hepsinin içinde en ölümcül olanı bu. Bu adam bağnaz.”
Sonra ruhumun yüzünde ve sesinde büyük bir hüzün belirdi.
“Buradan gidelim,” dedi, “çünkü denize girebileceğimiz ıssız ve gözlerden uzak bir plaj yok. Altın saçlarımı bu rüzgara açmak, beyaz göğsümü bu havaya sunmak ve kutsal çıplaklığımı bu ışığa çıkarmak istemiyorum.”
O zaman ‘Daha Büyük Deniz’i aramak için o denizden uzaklaştık.
                                                                                                                                              Halil Cibran

2 Ekim 2010 Cumartesi

Kıyısız Deniz...



İşte sana konuşan biri, dilsiz ve dudaksız
Durmadan koşan biri
Elsiz, ayaksız
Böyle koşup durmak senin neyine gerek
Boşlukta ayaksız yürümek
Gökteki ay gibi

Ben bir denizim, ben bir denizim
Kendi içinde taşan
Ben bir denizim uçsuz bucaksız
Kıyısız, hür bir deniz..
.


Ezgi'nin Günlüğü'nün bu şarkısının sözleri Mevlana'nınmış. Bu şarkı gerçekten ruhuma dokunmayı başarıyor...