18 Aralık 2010 Cumartesi

iplik iplik

     hayat geçip gidiyor üzerimizden, su gibi..ve izlerini bırakıyor yatağına...usul usul akan bir nehir bazıları için hayat, telaşsız, kendiliğinden...o insanlar çıkıntısız, kusursuz, hudutlu...içlerinde zıtlıklar taşımaz onlar, kimseyi şaşırtmazlar...bazıları içinse hayat zap suyu gibi çağlar, hırçın ve gürültülü.saklayamazlar hiç kendilerini.onlar için her gün yeni bir gündür...öfkeli, inatçı, çılgın ve rengarenktir onlar.atamazsın kendini o sulara.köprüsüz geçmek tehlikelidir.onlar hem hayatın izlerini taşır, hem dünyalarına iz bırakırlar... ve bazıları için incecik bir aralıktan damlar hayat...zaman iz bırakmaz onlarda, hayat dokunamaz. her damlaya hazırlıklı onlar ama içleri bozkır: kurak,donuk, kıpırtısız ve ritimsiz. hep aynı mevsim.
     oysa hayat ne çağlıyor,ne akıyor,ne damlıyor "o"nun için.dökülüyor.aralıklarla, parça parça. bir sağanak yağmur oluyor, bardaktan boşalırcasına, önüne geleni yıkıp geçen, bir vahaya muhtaç çöl, kavurup kurutan, tek bir hayat belirtisi bırakmamacasına.çelişkiler içinde kıvranıyor.hayatı gibi, dökülüyor o da...yaranın kabuğu nasıl ayrılırsa tenden,öyle...kaç kat var benliğinde?kaç kabuk daha? ne zaman biriktirdi bunca beklentiyi, gururu, korkuyu? ne zaman yaralandı bu kadar?
     yorgun...tüm hayatını sıyırıp atmak istiyor benliğinden.benliğine de sihirli bir el dokunsun ki, o böyle hassas, evhamlı, içine ince ince çizikler atıp kanatan biri olmasın artık.
    çabuk öğrendi yaşamla mücadele etmenin anlamsızlığını.fırtına yaklaştı mı bekliyor, dalgalar boyunu aşsın. çırpınmak anlamsız, daha çok yorar insanı ancak. baktı kuraklık yaklaşıyor, yakıp kavuran sıcaklığıyla. sığınacak bir saçak altı aramıyor boşuna.
     biliyor ki, düzeni bozuldu mu bir kez hayatının, ipliğin çıkıp, uzaması gibi örgüden, ipliğe asılmak ancak iyice ortaya çıkarır kusurlarını hayatın. en iyisi hiç dokunmamak o anda, kendi haline bırakmak... sonra, ilk fırsatta çekilir içine,düğümlenir o asi iplik. sonra dışarıdan kusursuz, içeriden iplik iplik...
    bu yüzden çıkarıp atmak istiyor işte hayatını, tüm uzamış ,sünmüş, içine çekilmiş ve düğümlenmiş iplikleriyle...unutmak istiyor en çok.bir çırpıda savurmak tüm biriktirdiklerini yaşamın penceresinden... 

8 Aralık 2010 Çarşamba

helezonik hayat

zaman bir çember mi /ne kadar ilerlersen ilerle /aynı noktaya gelmekten kurtulamadığın/düz bir çizgi mi yoksa /geçip giden /dönüşü yok, geleceği belirsiz/kilitli bir kutuda/geri gelmeyecek anılarını saklayan/ikisi de değil /bir spiral zaman /yaşananlar aynı olmasa da/ dönüp dolaşıp aynı hizaya getiriyor insanı...

7 Aralık 2010 Salı

kelam:


'kirletmem ben ruhumu...
az biraz tozlansa,
mis kokulu kelimelerimle yıkarım hemen
kalbime güvenirim aklımdan çok...
kötülüklerin olduğunu bilirim de,
affederim onları kendimle birlikte
görürüm herkesteki o en derin saflığı
kendi saflığımı takınca gözlerime...

ne kadar çok yaşasam da,
unuturum büyüklüğümü
unutulmak istemem fakat...
işte bu yüzden, yeniden doğarım
her anıldığında adım...

bir kelimeden, binlerce anlam çıkarırım
sihirbazım ben
dersen ki yırtılır benliğin bir gün, hoyrat ellerde
o kolay, dikerim...
kırılırsa şayet çiçeklerim,
köklerimden türerim....'