16 Kasım 2011 Çarşamba

Sessizliği Öğreten Sesler

İnsan yeterince kulak kabartırsa, daha önce duymadığı uzak sesleri de duyabilir. Tek bir gölgenin karartmadığı çöle doğru koşan yabani atları sözgelimi, çığlık çığlığa dönen binlerce kuşu, vedalaşmak için sallanan bir mendili, gün ışığının anısına tutunup basamak basamak yeraltı ülkesine inen kökleri, ihtiyar dişsiz bir ağzın mırıldandığı aşk şarkısını, tören alaylarını, zafer marşlarını, bir darağacının çatılışını… Dağlardan yuvarlanan taşları -ki onlar savaşı yitirmiş titanların kapkara gözyaşlarıdır. Rüzgârda savrulan kurumuş ağaçları, ağıtları, bir kemiğin kırılırken, bir zarın, bir tohumun yırtılırken attığı incecik çığlığı. Gecikmiş, çok geç kalmış adımları… Bir gülümsemenin sesini duyabilir insan isterse, bir bakışın, bir yıldızın sesini, kabuk bağlayışını bir yaranın. Mahcup mahcup çiçeklenen dalda uyanışını bir mevsimin, toprağı delmeye hazırlanan başağa fısıldanan duaları… çağlayanları, sokaklarda sürüklenen yaprakları, kağıtları, şafağın insanların dünyasından koparıp aldığı, hayata yollanmış mektupları, çok yakınındaki bir koroyu, ağır ağır dalgalanan altın sarısı buğdayları, uzakların çağrısını, bir sarmaşık gibi çevresine dolanan kendi yazgısını… Bir zamanlar burada yaşamış, çoktan göçüp gitmiş herkesin öyküsünü anlatan yağmuru. Gökyüzünün derinliklerine yükselen bir mermiyi de duyabilir, bir ilahiyi de… Yitip giden her şeyi sarmalayan sessizliği de… İnsan korkmadan dinlerse, adımlarının altındaki canlı karanlığı duyabilir, köklerle ölülerin birbirine düğümlenmiş ezgisini, upuzun bir unutuştan sonra yeniden doğan ağacın susuzluğunu duyabilir, tanrıların kızgın soluğunu, uğuldayan, kıvranan boşluğu… Yüreğin dört bir yanında açılıp kapanan, çarpan kapıları. Sözcüklerin umutsuz suskunluğunda insan, hayatı boydan boya bir ağ gibi kuşatan o nabız atışını duyabilir, kendi bedeninde sallanan sarkacı, coşup kabaran, yavaşça güçten kesilen yürek rengi sesi. Adları, öyküleri, zamanı anlatan sesi… Saatlerce yağdığı halde, ancak kesildiğinde yağmuru fark etmesi gibi, son birkaç damlayla insan, sessizliği öğreten bütün sesleri duyabilir.”
Aslı Erdoğan- Hayatın Sessizliğinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder